BAS - Sudet Karagöz
Adana’da isimsiz bir atölye. 15- 20 yaş aralığında çalışan kadınlar, genel olarak aynı semtte oturuyorlar. Yemek için evlerine gidiyor, yol parası da vermiyorlar. İş başı sabah 7:30, iş çıkışı ise çoğu zaman işlerin bitmesine bağlı.
Emine, 6 yıldır tekstil işinde çalışıyor. Atölyeyi eşiyle birlikte açmışlar. Kendisinin aldığı sertifikayla onun adına açılan bir iş yeri olsa da kendisi buradan her hangi bir ücret almıyor. “Eşim satış kısmıyla ilgilendiği için benimki arada kaynıyor” diyen Emine, eşine bu konuda talepte bulunmuş. Bunun karşılığında ise “sonuçta birlikteyiz, evliyiz. Ne fark var ki?” cevabını almış. Şu anda bir gelecek kaygısı taşımadığını söylese de, “Hem evde anneyim, hem burada çalışanım. Ev kadını olarak da bir ücret almıyorum, çalışan olarak da…” diye konuşuyor.
Boş durmayı sevmediğini de dile getiren Emine sabah 6:30’da kalkıp 4 çocuğuyla ilgilendikten sonra atölyeye gelerek burada da işçilerle ilgileniyor. Makinelerin nasıl kullanılması gerektiğini anlatıyor. Kumaş, kesim, paketleme ve ütüyü de öğreten Emine, buraya gelen işçilere ortalama 1, 1, 5 ay içinde işi öğrettiğini dile getiriyor.
“Geceyi gündüzü unutuyorum”
Emine, “Burada seri bir şekilde çalışmak zorundayım işi öğret, düzelt, siparişleri tamamla derken akşam oluyor eve gidip temizlik, çocukların bakımı derken akşam oluyor. En büyük sıkıntım çocuklarıma yeterince zaman ayıramamak. Bazen geceyi, gündüzü unutuyorum” diyor.
Tekstil demek toz demek. Kumaşların tozunun çok fazla olduğunu dile getiren Emine, “Tekstil büyük zorluklara karşı özveri gerektiriyor. Kumaşların tozlarının asıl zarar verdiğini başlarda anlamasak da sonraları fark ediyoruz. Makineden başını kaldırmak hataya sebep olabilir. Hata ise bir top kumaşın çöpe gitmesine…” Yorulduklarını dile getiren Emine, buna rağmen atölyenin sıkıcı bir yer olmadığını da dile getiriyor.
“Sesini çıkartamıyorsun”
Eda, 20 yaşında. Çocukluğundan beri, 5 yıldır bu işi yapıyor. Önceden parmak uçlarını hissetmediği oluyormuş, şimdi ise artık elleri nasırlaşmış. Evlendikten sonra çalışmayacağını söylüyor Eda; “Nişanlıyım. Çeyizimi tamamlamak için çalışıyorum. Çeyizim olmasa nişanlım zaten çalışmama izin vermiyor.”
İşlerin ağırlığını da paylaşan Eda şunları dile getiriyor: “İtiraz etme şansınız yok işi yapmak zorundasın. Çalışan kişi az, gelen siparişi tamamlamak zorundayız. İki kişinin işini bir kişi yapıyor; belki de daha fazla işi. Tekstil işinde çok çalıştım. 5 yıldır aynı; çok mesai, az maaş. Sesini de çıkartamıyorsun, yeni bir iş bulmak çok zor.”
“Atölye, heyecan demek”
Aynur da ihtiyaç için çalışmaya başlamış olduğunu anlatıyor. Kazandığı parayı eşine verdiğini söylüyor Aynur: “Eşim iş yeri açtı ama gelirle gideri birbirini karşılamıyor. Ben de destek olmak için çalışmaya başladım. Kazandığım parayı eşime veriyorum. Onun kredi kart borcu bir hayli fazla. Bu şekilde ben de ona yardımcı oluyorum.”
Aynur, zamanla burada çalışmaya alıştığını da şöyle dile getiriyor: “Buraya gelmediğim zaman sıkılıyorum. Makinenin sesi beni heyecanlandırıyor. İlk başladığımda böyle elektrikli makineler yoktu. Kumaşı dikmeye başladığımda çok hızlı akıyor elimin altından. Sanki çok hızlı bir arabada gidiyormuşum gibi insan bir heyecana kapılıyor, telaşlanıyorum. Atölye, heyecan demek.”
Aynur, diğer işçilerden farklı olarak iki dolmuş kullanarak işyerine geliyor. Kışın daha da zorluk yaşadığını anlatan Aynur, mesailer haricinde 12- 13 saatlik çalışma temposunun ardından da gidip ev işleri yapıyor. Buna rağmen çalışmayı sevdiğini söylüyor ve “her kadın çalışmalı” diyor. Bu tempoda çalışarak ortalama bin TL kazandığını da paylaşan Aynur, “bu bile bana güç veriyor” diye konuşuyor.
“Burada kumaşın dilini öğrendim”
Aynur, işyerindeki çalışma temposunu ve öğrendiklerini ise şöyle paylaşıyor: “Burada kumaşın dilini öğrendim. Bir viskon kumaşla ne yapacağımı biliyorum. Bazen mağazaları gezdiğimde ‘Bu elbise şu kumaştan yapılmış’ diyorum, dikişine bakıyorum. Gerçi bu yüzden alışveriş yapmak zor oluyor çünkü ‘ben yapsaydım daha iyi dikerdim’ diye düşünüyorum. Evet, bu iş çok zor. Bu makinelerde çok fazla iğne yeri var ve bir yanlış yaptın mı seriyi bozuyorsun, iğneyi kırıyorsun, bazen eline iğne bile battığı oluyor. Zaten ilk iş kazamda elime iğne batmıştı. Çalışmayı seviyorum ama yine de keşke eğitimli olsaydım diyorum. Üniversite bitirmiş olsaydım her şey daha farklı olurdu. Onlar da çalışıyor, ben de… Ben onlardan daha fazla çalışıyorum ama onlar benden fazla para alıyor. Her kadın çalışsın ama önce okusun. Eğitim olmadan olmaz.”
Bas Gazetesi